Yorum: Kökler - Naomi Novik

Adı: Kökler
Orijinal Adı: Uprooted
Yazarı: Naomi Novik
Yayınevi: Del Rey
Sayfa Sayısı: 465
Goodreads Puanı: 4.17
Puanım: 3.5/5

ARKA KAPAK

Güzel ve Çirkin masalının bambaşka, çok daha büyülü ve son derece zengin dünyasına açılan sihirli bir kapı…

“Vadimizin dışında anlatılan hikâyeler ne söylerse söylesin, bizim ejderhamız aldığı kızları yemezdi. Köyümüzden geçen yolculardan zaman zaman böyle hikâyeler duyardık. Biz insan kurban ediyormuşuz da o da gerçek bir ejderhaymış gibi konuşurlardı. Tabii bu doğru değildi: Bir büyücü ve ölümsüz olabilirdi ancak yine de insandı ve on yılda bir içimizden birini yemek isterse, babalarımız bir araya gelip onu öldürürdü. Bizi Galiz Orman’dan koruyordu ve bunun için ona minnettardık;
ama o kadar da minnettar değildik.”

Agniyeşka vadideki evini, sessiz sakin köyünü, ormanlarını ve ışıl ışıl akan deresini çok sever. Ancak köyün sınırında, gölgesini kızın hayatından eksik etmeyen, kötücül güçlerle dolu tekinsiz Galiz Orman yer almaktadır.
Agniyeşka’nın köylüleri, Ejderha olarak bilinen soğuk, hırslı büyücünün Galiz Orman’ın güçlerini onlardan uzak tutmasına bel bağlamıştır. Ne var ki büyücü, bu isteklerini yerine getirmek için korkunç bir bedel ister: Ona genç bir kız verilecek ve bu genç kız on yıl boyunca ona hizmet edecektir; en az Galiz Orman’a düşmek kadar korkunç bir yazgı.
Bir sonraki seçim zamanı gelmiştir ve Agniyeşka korkunun pençesindedir. O da herkes gibi Ejderha’nın Kasia’yı alacağına inanır. Zarif, cesur, güzeller güzeli ve Agniyeşka’nın olmadığı her şey olan Kasia. Dünyadaki en yakın arkadaşı. Ve onu kurtarmanın hiçbir yolu yoktur.
Ancak Agniyeşka’nın korkusu yersizdir. Çünkü Ejderha geldiğinde, alacağı kişi Kasia olmayacaktır.

2016 Nebula En İyi Roman Ödülü
2016 Locus En İyi Fantastik Roman Ödülü

YORUM

Uprooted, son derece sürükleyici ve baştan sona kadar tek nefeste okunacak bir romanın sahip olması gereken birçok özelliğe sahipti. Eğer anlatım, bir masal anlatmaktan çok biraz daha heyecan yaratmaya yönelik olsaydı eğer, kitaba vereceğim puan tartışmasız beş olurdu fakat bu haliyle, üzülsem de kitaba o puanı veremiyorum.

- Agnieszka'nın olaylara balıklama atlayış tarzı çok hoşuma gitti. Kendisinden güçlü, saygın, önemli demeden herhangi bir karaktere diklenebilme potansiyeli, the Dragon'la süregelen atışmaları, etrafındaki insanlar aksinin doğru olduğunu iddia etmeleri halinde bile kendi doğrularının peşinden giderek onların haksız olduğunu kanıtlama biçimi... Her şeyiyle Agnieszka kesinlikle sevdiğim karakterler arasına girdi.

- Sarkan nam-ı diğer the Dragon.
"You intolerable lunatic," he snarled at me, and then he caught my face between his hands and kissed me.


Kitabın başlarındayken, bu iki karakter arasında bir şeyler olması fikrini çok gülünç buluyordum fakat olaylar ilerledikçe ve karakterlerle aralarındaki ilişkileri daha derinden tanıdıkça, bu ikisinin bir araya gelmesi fikrine o kadar ısındım ki bu kadar olur. Hatta, bu noktada en büyük şikayetim kitapta yeteri kadar aşk olmamasıydı. Ne kadar aşk yeteri kadar sayılır bilmiyorum ama ben bu ikiliyi biraz daha görmek istiyordum açıkçası.

Sakin kalamıyorum.

- Kitabın kurgusu son derece orijinaldi. Büyücüler, herkesi ve her şeyi kendine katmak isteyen, durmak bilmeyen büyülü bir orman olan the Wood, bu ormanın kendine kattığı bir kraliçe ve onu kurtarmak için eline geleni ardına koymayan oğlu, Agnieszka ve onun arkadaşı Kasia'ya duyduğu sevgiyle bağlılık, the Dragon ve burada söylemeyi unuttuğum her şey! Olaylar beni kitabın içine çekti, sayfa ardına sayfa çevirmemi sağladı.

- Fakat aynı zamanda, kitabın dili de beni kitabın içinden çıkartmaya uğraştı. Olaylar ne kadar ilgimi çektiyse, masalları andıran anlatım beni o kadar sıktı. Kendimi sık sık betimleme ve anlatı paragraflarını tarayıp atlarken, gözlerimle sayfada diyalog ararken buldum. Normalde diyalog arayan bir okuyucu değilimdir bir de. Kitabın, olay merkezli olmasına rağmen biraz ağır ilerleyen bir yapısı vardı ve bu pek hoşuma gitmedi.

- Bence bazı sahneler fazla uzatılmış, bazı sahneler ise gereğinden kısa anlatılmıştı. Hakkında okumak istediğim kısımlar yeteri kadar yok gibiydi. [Bu kısımların ne olduğundan bahsetmeyeceğim çünkü spoiler kategorisine giriyorlar.] Agnieszka'nın sarayda geçirdiği zaman pek ilgimi çekmedi ve kitap her ne kadar ilginç bir şekilde bitmiş olsa da, kendimi o anlatıma kaptıramadığım için tahminen bazı önemli kısımları ve paragrafları atladım.

Tek kitaba sığabilecek seriler olduğu gibi, birkaç kitaba bölünebilecek tek kitaplar vardır; bu da onlardan biriydi bence. Daha uzun, daha detaylı, daha duygulu işlenerek, olduğundan çok daha harika bir yere taşınabilirmiş gibi geldi bana. Tabii bunlar sadece benim düşüncelerim.

Bence okuyun; belki anlatımı sizde, bende yarattığı etkiyi yaratmaz.

Ezgi Tülü

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. 2014'ten beri kitaplar hakkında konuşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder